Eser Özetleri: Cumhuriyet Döneminde Toplumcu Gerçekçi Eserler

SABAHATTİN ALİ (1907-1948)

Kuyucaklı Yusuf: 1903’te Nazilli’nin Kuyucak köyünde, annesi ve babası eşkıyalar tarafından öldürülen dokuz yaşındaki Yusuf; soruşturmayı yapan kaymakam tarafından evlat edinir. Yusuf, yeni evinde kaymakamın eşi Şahinde ve kızı Muazzez’le yaşamaya başlar. Yusuf’la Muazzez birbirlerini sevmeye başlar.

Eşi yüzünden kumara, içkiye başlayan kaymakam, kumarda fabrikatör Hilmi Bey’e borçlanır. Hilmi Bey’in oğlu Şakir borca karşılık Muazzez’le evlenmek ister. Yusuf, kendisi gibi Muazzez’i seven arkadaşı Bakkal Ali’den para alarak kumar borcunu kapatır. Şakir bir düğünde yanlışlıkla (?) Ali’yi öldürür. Daha sonra Yusuf, Muazzez’i kaçırınca kaymakam onları evlendirir. Selahattin Bey bir süre sonra ölünce yeni kaymakam, Yusuf’u süvari tahsildarı yaparak sürekli dışarı gönderir. Muazzez’in annesi Yusuf’tan intikam almak için evinde yeni kaymakam, Hilmi Bey ve Şakir’in katılığı içkili âlemlere zorla Muazzez’i de dâhil eder. Bir gece ansızın gelen Yusuf, evin hâlini görünce oradakileri öldürür. Yaralı olan Muazzez’i atının terkisine alarak Balıkesir’e doğru yol alır. Muazzez yolda ölünce Yusuf, atını dağlara sürer.

İçimizdeki Şeytan: İkinci Dünya Savaşı öncesinde İstanbul’da üniversite ve sanat çevrelerinde yaşanan ahlaki yozlaşmaları, siyasi ve sosyal fikir hareketlerini romanın kahramanı Ömer’in şahsında anlatılır. Realist bir üslupla yazılan aşk romanıdır. 

Kürk Mantolu Madonna: Raif Efendi’nin, babasının fabrikasında çalışmak üzere sabunculuk öğrenimi için gittiği Berlin’de Ressam Maria Puder’le yaşadığ romantik aşkı anlatılır. Raif Efendi'nin içsel yolculuğu psikolojik tahlillerle verilir.

SADRİ ERTEM (1900-1943)

Çıkrıklar Durunca: 1931’de yayımladığı ve fabrika malı satanlarla dokumacılar arasındaki mücadeleyi ve işçi konusunu ele alan ilk sosyal romandır. Eserde, Osmanlı’nın son dönemlerinde, Anadolu’nun bir alevi köyündeki dokuma tezgâhları ve bunlara yün üreten çıkrıkların ucuz Avrupa tekstil sanayisi karşısında çöküşünü, bu çöküşün ortaya çıkardığı toplumsal buhranı anlatır. Osmanlı döneminde politik-ekonomik düzende sömüren-sömürülen ilişkisinin işlendiği bir romandır. Roman bir Alevi köyünde geçer. Romanın başkahramanı Hasan, sevdiği kadın Hatice’yle kaçarak Dergâh’a sığınır. Zamanında Hatice’yi alamayan köyün zalimi, zorbası ve zengini Sıddıkzade, Hatice’yi döverek öldürür. Sıddıkzade; köyün ağasıdır, fabrikası vardır, köylülerden aldığı yünü İstanbul’a satar. Fakat köylünün tek geçim kaynağı olan yün alımını bırakarak yerine Avrupa mallarını, fabrika ürünü konfeksiyonları satmaya başlar. Köylü geçim derdine düşünce başta Hasan olmak üzere köylüler birlik olup Sıddıkzade’ye karşı çıkar, olaylar büyür. İstanbul’dan olayları bastırsın diye zaptiye gönderilir. Köylü Sıddıkzade’yi yener fakat zaptiyelere yenilir. Artık köyde yerli üretim biter, Avrupa imalatı her yeri esir alır.

Bacayı İndir Bacayı Kaldır (Hikâye): 1928’de yazmıştır. İşçilerin yaşamlarını, rekabetçi döneminin üretim ilişkilerini, bunun sonucunda küçük üreticilerin düştüğü zor durumları anlattığı hikâye kitabıdır. Eserde, köylünün cahilliğinden yararlanarak ekim arazisini elinden alıp, köylüyü vasıfsız işçi hâline koyan yabancı sermayeyi eleştirir.

ORHAN KEMAL (1914-1970)

Bereketli Topraklar Üzerinde: Anadolu köylüsünün dramını anlatır. İflahsızın Yusuf, Pehlivan Ali ve Köse Hasan topraksız köylülerdir. Çalışmak için Çukurova’ya gidip bir fabrikada işe başlarlar. Köse Hasan ağır koşullara dayanamaz ve ölür. Pehlivan Ali ve Yusuf bir süre sonra işten kovulur. Ali bir patoz işinde çalışır, ayağını makineye kaptırır ve ölür. Yusuf iyi bir duvar ustası olur ve köyüne döner.

Eskici ve Oğulları: Köy-kent zıtlığı içinde kentin değerleriyle uzlaşamayan ve sonunda dağılan bir ailenin dramını işler. Olay, Trablus’ta savaşırken bir bacağını kaybeden ve eskicilikle geçinen Topal Eskici ve iki oğlunun acıklı hikâyesi etrafında gelişir.

Baba Evi: Çocukluk yıllarını, Suriye ve Lübnan’a kaçan babasının yanında geçirdiği yılları anlatır.

Avare Yıllar: Okuldan ayrılışını, arkadaşlıklarını, aşklarını, Lübnan’dan Adana’ya dönüşünü kısacası gençlik yıllarını ele alır.

Cemile: İplik fabrikasında çalışırken tanıştığı eşinden yola çıkarak çalışan kadınların dünyasına eğilir.

Dünya Evi: Beyrut’tan Adana’ya dönüşünü, sonra kâtip olarak girdiği dokuma fabrikasındaki işçi kızları, Cemile’yle evliliğini ve çektikleri geçim sıkıntılarını işler.

Murtaza: Rumeli göçmeni bir memur olan Bekçi Murtaza’nın erdem saydığı görev bilinciyle haksızlığa karşı direnişini ve sistemin yetiştirdiği insan tipini eleştirir.

Kanlı Topraklar: Toprakları ellerinden alınan köylülerin sonuçsuz mücadelelerini konu edinir.

Vukuat Var: Kent hayatına uyum sağlamaya çalışan köy kökenli insanların iş yerlerinde karşılaştıkları güçlükleri, tedirginlikleri dile getirir.

Hanımın Çiftliği, Gâvurun Kızı, Tersine Dünya, Kaçak: Çukurova yöresinde yaşanan değişimi, köyden kente gidenlerin zengin çevrelerde yoldan çıkışlarını anlatır.

Gurbet Kuşları: Köyünden ve toprağından koparak İstanbul’un varoşlarına yerleşenlerin dramını ele alır.

Devlet Kuşu: Avare Mustafa’nın kişiliğinde İstanbul’un yoksul işçi mahallesinde aylak aylak gezip rahat bir hayatın özlemini çeken, suç işlemeye eğilimli insanların hayatını anlatır.

Arkadaş Islıkları: Sevgi dolu, özverili ilişkileriyle ve kavgalarıyla mahalle gençlerinin sokaklarda geçen sorumsuz ve aylakça yaşayışlarını konu edinir.

KEMAL TAHİR (1910-1973)

Sağırdere - Körduman: Çorum, Çankırı yöresinin yerli diliyle yazdığı ilk romanı “Sağırdere” ve onun devamı olan “Körduman”da Türkiye’nin yaşadığı toplumsal değişimde köye ve köylülere özgü sorunları, kadın-erkek ilişkileri, batıl inançları ele alır. Sağırdere’de Çorum’un Yamören köyünden Mustafa’nın şahsında iç Anadolu insanının yaşantısı, Mustafa’nın çalışmak için gittiği Ankara’daki şaşkın ve çekingen yaşayışı; Körduman’da ise Mustafa’nın köye dönüşü ve köydeki yaşamı işlenir.

Rahmet Yolları Kesti: Eşkıyalık sorunu etrafında şekillenen bir romandır. Yazar, eşkıyalığa karşı çıkarak devleti savunur. Bunu romanın kahramanı Uzun İskender’in şahsında dile getirir.

“Yedi Çınar Yaylası”, “Köyün Kamburu”, “Büyük Mal”: “Yedi Çınar Yaylası”, “Köyün Kamburu” ve “Büyük Mal” üçlemesi, köy hayatını ele aldığı nehir romanlardır. Çankırı, Çorum, Kastamonu köylüsünün yaşamı ayrıntılı bir şekilde verilirken, Osmanlı’nın yıkılışı, Cumhuriyet’in kuruluşu ve 1940’lı yıllara kadarki politik, ekonomik ve sosyal olaylar, ağaların zulmü, batıl inançlar, medreselerin iç yüzü de gözler önüne serilir.

Kelleci Memet: “Kelleci Memet”te köyde katil olan bir Anadolu genci Kelleci Memet’in hayatını anlatır. Romanda olaylar çoğunlukla Çankırı Cezaevinde geçer.

Bozkırdaki Çekirdek: “Bozkırdaki Çekirdek” köy serisinden kent serisine geçişin habercisidir. Romanda köy enstitülerinin kuruluşuna ve köy sorunlarına değinir.

1960’tan sonraki romanlarında dikkatlerini kente ve kent insanına çeviren sanatçı, genellikle uzak ve yakın tarihin siyasi olaylarına yönelmiştir.

Devlet Ana: 1968’de yazdığı tarihsel bir romandır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemini, Osmanlı’nın aşiretten devlet hâline gelişini anlatır. Osmanlı kurulmadan önce Batı ve Doğu’daki yönetimlerin durumu, Anadolu insanının güvenli ve adaletli bir devlete, düzene duydukları ihtiyacı dile getirir. Adını romandaki kahramanlardan Devlet Hatun’dan alan eserde Kemal Tahir, Türkleri bir işgalci olarak değil, Bizans tekfurlarının baskısı altında ezilen Hristiyan halk için bir kurtarıcı diye nitelendirir.

Aldığı Ödül: TDK Roman Ödülü (1968)

Kurt Kanunu: Atatürk’e karşı düzenlenmek istenen İzmir suikastını, İttihatçılar arasındaki iktidar mücadelesini ve Tanzimat’la birlikte büyük bir açgözlülükle kabul gören Avrupa sermayesine ve kültürüne açılımı eleştirel bir şekilde ele alır.

Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu: Millî Mücadele’yi ve sonraki gelişmeleri konu alan Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı adlı eserleri “nehir roman” özelliği taşır. Üçlemenin ilk kitabı olan “Esir Şehrin İnsanları”nda Birinci Dünya Savaşı’nın acı günleri, yıkılan bir imparatorluğun insanlarının esirliğe sürüklenişi Kamil Bey’in şahsında anlatılır. Bir paşanın oğlu olan ve Batılı tarzda eğitim alan Kamil Bey’in ülkenin sorunlarına önceleri duyarsızken daha sonra Anadolu’nun kurtuluşu için mücadele edenlere yardım etmesi, tutuklanışı ve yaşadıkları eserin olay örgüsüdür. “Esir Şehrin Mahpusu” nda ise Kamil Bey’in tutukluluk dönemi ele alınır.

Yol Ayrımı: “Esir Şehir Üçlemesi”nin son kitabıdır. Millî Mücadele’de görev alanların yeni yönetimden pay istemesi sonucu yolları ayrılan Serbest Fıkra’yı konu edinir. Savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı adımları ve Kamil Bey’in serbest kalması anlatılır. Kahramanları; Kamil Bey, Ayşe, Nermin, Doktor Münir, Murat, Şükran’dır.

Yorgun Savaşçı: Millî Mücadele’yi konu edindiği bir romandır. Osmanlı Devleti’nin 1918’de mütarekeyi imzalamasından 1920 ortalarında Millî Mücadele’nin güçlendiği döneme kadar geçen olayları anlatır. Mütareke ile mücadele arasında kalan, iç ve dış düşmanı bir türlü ayırt edemeyen “yorgun insanları” bir Osmanlı yüzbaşısı ve İttihat ve Terakki üyesi olan Yüzbaşı Cemil’in hayatı etrafında ele alır. Diğer kahramanlar, Neriman, Halil Paşa ve Ömer’dir.

Aldığı Ödül: Yunus Nadi Roman Armağanı (1968)

YAŞAR KEMAL (1922-2015)

İnce Memed: Roman, ağalara karşı Çukurova halkını koruyan İnce Memed’in mücadelesini konu edinir. Toroslarda beş köyün topraklarına sahip Değirmenoluk köyünün ağası Abdi Ağa’nın köylüye yaptığı zulme dayanamayan İnce Memed köyü terk ederek dağa çıkar; ağa, eşraf ve eşrafla işbirliği yapan politikacılarla mücadele eder. Sonunda işi eşkıyalığa kadar götürüp Abdi Ağa’yı öldürür, toprakları gerçek sahipleri olan köylülere dağıtır, dağa çekilip efsane bir kişi olarak kayıplara karışır. Romanda, İnce Memed, bir eşkıyadan ziyade zalimlerden öç alan, toprak ve adalet dağıtan “reformcu bir kahraman” kimliğiyle öne çıkarılır.

Aldığı Ödül: Varlık Roman Armağanı (1995)

Orta Direk: “Dağın Öte Yüzü” üçlemesinin ilk kitabıdır. Çukurova’da pamuk toplama mücadelesini konu edinir. Yalak köylülerinin pamuk toplamak için Çukurova’ya gidişi, yolda yaşadıkları güçlükler, düştükleri tuzaklar ve ihanetler romanın kahramanlarından Ali ve yaşlı annesinin hikâyesi çevresinde anlatılır.

Yer Demir Gök Bakır: “Dağın Öteki Yüzü” üçlemesinin ikinci kitabıdır. Çukurova’da umduklarını bulamadan dönen köylülerin borç batağına düşüşleri, borçtan dolayı yaşadıkları korkular, içinde bulundukları açmazlar, bir ermiş yaratıp ona sığınmaları anlatılır. Roman köyün muhtarı Sefer ile köylünün zorla ermiş yaptığı Mehmet Taşbaş arasındaki olaylar destansı bir anlatımla verilir.

Ölmez Otu: “Dağın Öteki Yüzü” üçlemesinin son kitabıdır. Önceki iki romandaki köylülerin pamuk toplamak için yine Çukurova’ya ikinci kez gidişlerini anlatır. Romanın kahramanları Meryemce, Memidik, Uzunca Ali, Muhtar sefer, Koca Halil, Zalaca Karı, Elif, Taşbaşoğlu’nun karısı, Memidik’in sevgilisi Zeliha’dır.

Demirciler Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yusuf: “Akçasazın Ağaları” başlığı altında topladığı bu iki romanında Çukurova’nın iki büyük ailesi arasındaki kan davasını, derebeylik sistemini, ağa-eşraf ve soylu beyler arasındaki küçük hesaplaşmaları dile getirir.

Aldığı Ödül: Madaralı Roman Armağanı (1974)

Üç Anadolu Efsanesi: Destansı bir nitelik taşıyan bu romanda, Köroğlu Destanın'da Köroğlu'nun ortaya çıkışı ve Bolu Beyi ile mücadelesi; Karacaoğlan'ın yaşadığı çevre Karacaoğla'nın ortaya çıkışı ve sevdiğine kavuşması anlatılır. Ayrıca Anadolu’da dilden dile dolaşan Alageyik ile ilgili söylenceler ele alınır.

Teneke: Kasabanın ağaları ile kaymakamlar arasındaki mücadeleyi konu edinir. Adana’nın kaymakamı olmayan bir kasabasına, Resul Efendi vekillik yapar. Kasabanın ağaları kendi yararlarına Resul Efendi’ye iş yaptırtamayınca köye yeni bir kaymakam getirerek ona kendi istekleri doğrultusunda kararlar aldırırlar.

KEMAL BİLBAŞAR (1910-1983)

Cemo: Olaylar, 1925’te çıkan Şeyh Sait İsyanı sırasında geçer. Değirmenci Cano, bulunduğu yerin beyinin en iyi çalışanlarından biridir. Yaşadığı yer, Şeyh Sait İsyanı’nı bastırmada etkili olan köylerden biridir. Eşi Kevi, çocuğunu dünyaya getirirken ölür, kızı Cemo, babası Cano tarafından erkek gibi cesur yetiştirilir ve Çancı Memo’yla evlendirilir. Roman bu çiftin yaşam mücadelesiyle devam eder.

Aldığı Ödül: TDK Roman Ödülü (1967)

Memo: Cumhuriyetin ilk yıllarında egemenliklerini hâlâ sürdüren ağaların coğrafyası Doğu Anadolu’da Dersim olaylarının patlak verdiği bir zamanda insanları uyarmaya çalışan bir çan ustası Memo’nun yaşamı ve eşi Cemo’yla olan hazin aşk hikâyesi anlatılır.

Başka Olur Ağaların Düğünü: Romanda Batı Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki savaş zenginleri, tarımda makineleşmenin artması, köy ve kasabaların giderek büyümesiyle değişen yaşama ayak uyduramayanlar anlatılır. Tüm bu olaylar Murat ve Menekşe’nin aşk öyküsüyle birlikte verilir. Hüseyin Ağa köyün diğer zenginlerinden olan Osman Ağa’nın kızı Menekşe’yi oğlu Tahir’e alıp zenginliğine zenginlik katmak ister. Ancak Menekşe, Doktor Murat’ı sevmektedir.

SAMİM KOCAGÖZ (1916-1993)

Kalpaklılar: Eser, Kurtuluş Savaşı dönemini yaşayan kişilerden dinlenerek oluşturulmuş belgesel roman niteliğindedir. Romanda Kurtuluş Savaşı’nın ilk evreleri, İzmir’in işgali, Türklerle Yunanlar arasındaki çatışmalar, Kuvayımilliye’nin oluşumu, Yunanların Anadolu’yu işgal etmesinin arkasındaki uluslar arası çıkar hesapları, Anadolu’nun yiğitçe direnişi ve Milli Mücadele’nin önemi üzerinde durulur. Romanın kahramanları halkın tanıdığı, bu savaşa bizzat katılmış kişilerdir. Başlıca kahramanları; Hasan Tahsin, Talip, Yusuf ve Müjgan’dır.

Dolu Dizgin: Kalpaklıların devamı olan bir eserdir; Türk milletinin toparlanıp düzenli orduya geçmesi, düşmanlarla savaşması ve en sonunda İzmir’e kadar gidip düşmanları topraklarımızdan kovmasını anlatır. Kurtuluş Savaşı’nın son evresini anlattığı bu romanında tarihi belgelere de yer veren yazar, Batı ile Yunanlar arasındaki ilişkiyi “Türk süngülerinin şimşeği Avrupa’nın şımarık çocuklarının ensesinde parladı, çaktı” cümlesiyle verir.

Bir Çift Öküz: Demokrat Parti döneminde Batı Anadolu-Söke dolaylarındaki Bulgaristan göçmenlerinin dramını konu edinir. Olay örüsü, köyde arkadaş olan Cemal ve Hamit’in para biriktirerek bir çift öküz almak istemesiyle başlar. Subaşı köyünde ağa İbrahim, sırtını Parti’ye dayamış, cahil bir adamdır, oğlu Hasan’ı da okutmamıştır. Hasan önceleri köye zararlı bir delikanlıdır ama öğretmenin de etkisiyle zamanla değişir; babasına karşı çıkan ve köydeki göçmenleri koruyan bir genç olur. Hasan, Yakup Emmi’nin torunu Elif’le evlenmek ister. Düğün günü İbrahim Ağa’nın adamı Rüstem, yaptığı kötülüklere ek olarak göçmenlerin ekinlerini yakar, kaçamadan yakalanır, Hasan’ı vurmak ister ama Hasan, Rüstem’i öldürür.

FAKİR BAYKURT (1929-1999)

Yılanların Öcü: Romanın konusu Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Karataş köyünde geçen bir toprak kavgasıdır. Köyün yiğit, dürüst insanlarından Kara Bayram elindeki toprağıyla geçinirken muhtarı arkasına almış pısırık, menfaatçi Haceli, Bayram’ın evinin önüne yasal olmadığı hâlde ev yapmak ister. Bayram hakkını aramak ister fakat onu sadece annesi Irazca Ana destekler. Romanın sonunda Irazca Ana köye gelen kaymakama derdini anlatır, Kara Bayram hakkını alır. Roman, yaşananlardan etkilenen Irazca Ana’nın delirmesiyle son bulur. Romandaki olaylar iki haftalık kısa bir zaman diliminde geçer.

Aldığı Ödül: Yunus Nadi Roman Birincilik Ödülü (1957)

Irazcanın Dirliği: Yılanların Öcü’nün devamı niteliğindedir. Roman Irazca Ana ve ailesinin bitmeyen çilesini anlatır. Irazcalarla arası açık olan muhtarın oğlu Cemal ile Haceli’nin kardeşi Ömer bir olup Bayram’ın oğlu Ahmet’e cinsel tacizde bulunurlar. Irazca Ana rezil olma korkusuyla sussa da Ahmet travma geçirir. Irazca Ana olanları kaymakama anlatır ancak düşmanları onları rahat bırakmaz. En sonunda Kara Bayram çocuklarını ve karısını alarak şehre göç eder. Şehre gitmek istemeyen Irazca Ana düşmanları ile köyde kalır, Irazca Ana’nın dirliği tamamen bozulur.

Kaplumbağalar: Olaylar, İç Anadolu’da Ankara’ya yakın fakir, susuz, kıraç bir Alevi köyü olan Tozak’ta geçer. Köyün öğretmeni Rıza’nın teşvikiyle köylüler, köyün yakınlarındaki düzlük bir alanı kısa sürede kaplumbağaların bile kaçıp gölgesine sığındığı yemyeşil bir bağ hâline getirirler. Fakat köye gelen kadastro, arazinin devlete ait olduğunu söylemesiyle devlet ile köylü arasında bir mücadele başlar. Cahil ve zayıf olan köylü ve köyün ileri gelenlerinden Kır Abbas, devletle başa çıkamayacağını anlayınca bütün sığırları bağa sürerek bağı talan eder ve pes eder. Köylü devlete kırgın bir şekilde eski hayatına döner.

Tırpan: Bu eser çirkin, yaşlı ama varlıklı Musdu Ağa’nın henüz on üçünde güzel ama yoksul Dürü’yü almak için başvurduğu hileleri ve düğün gecesi bilinçlenen Dürü tarafından tırpanla öldürülüşünü konu edinir.

Aldığı Ödül: TDK Roman Başarı Ödülü

Onuncu Köy: Bu romanında, idealist bir öğretmenin idealleri için verdiği mücadeleyi “Köy Enstitüsü” bağlamında ele almış ve yerleşik düzene karşı bir söylem geliştirmiştir.

TALİP APAYDIN (1926-2014)

Sarı Traktör: Romanın kahramanı Arif, babasının geniş topraklarında geleneksel yöntemlerle uğraşan bir gençtir. Yeniliklere açık olmayan babası, ekonomik gücü olmasına rağmen traktör almamakta direnir. Baba, yaşlanır, mide kanaması geçirerek Ankara’da hastaneye kaldırılır. Sonunda sağlığının her şeyden önemli olduğuna karar verip ve bir traktör almaya razı olur. Arif, traktörü büyük bir tutku ile sevmeye başlar, gecesini gündüzüne katarak bütün inceliklerini öğrenir. Bu tutku o kadar ileri gitmiştir ki sözlüsü Emine’yi bile ihmal eder.

ABBAS SAYAR (1923-1999)

Yılkı Atı: Gençliğinde sahibine çok yararı dokunmuş bir atın, yaşlanıp yılkı durumuna geldiğinde sahibi tarafından acımasızca doğaya, zorlu kış şartlarına bırakılışının öyküsü ele alınır. Üssüğünoğlu İbrahim, kış gelince samanın yetmeyeceğini düşündüğünden ailesinin karşı çıkmasına rağmen atı Doru Kısrak’ı yılkıya bırakmaya karar verir. Yıllarca ahırda yaşayan Doru Kısrak doğanın zorlu şartlarına alışamaz ilk önce. Kendisi gibi yılkılığa bırakılan Çılkır, Demirkır gibi atlarla birlikte dolaşmaya başlar. Kışın bitimiyle Doru Kısrak tekrar eski gücüne kavuşur. Kendisini almaya gelen sahibine gitmez, köyde bıraktığı tayını da alarak ovalara kaçarak kaybolur.

Aldığı Ödül: TRT Roman Başarı Ödülü (1971)

Çelo: Babası ölünce amcasının yanında büyüyen Çelo’nun, amcasından gördüğü eziyeti, tarlalarının amcası tarafından elinden alınışını ve Çelo’nun hakkını arayışını konu edinir.

Aldığı Ödül: TRT Roman Ödülü

El Eli Yur El de Yüzü: Yazar, politikayla uğraştığı dönemdeki anılarından yola çıkarak 1954-1957 seçimlerinde Zağcıoğlu köyünün genel durumunu, köylünün politikacılara bakışını; politikacılarla köy halkının birbirlerinden beklentilerini bir kara mizah örneği olarak gözler önüne serer.

DURSUN AKÇAM (1930-2003)

Kanlıdere’nin Kurtları: Kuzeydoğu Anadolu’da Çeşmir köyünün ağası Bekir Bey köylüye eziyet eder. Köylülerden Koca Mürsel ağaya karşı çıkar. Ağa bir iftirayla Mürsel’i hapse attırır. Mürsel hapistin çıkınca ölür. Babasının öcünü almak isteyen Merdan da ağa tarafından hapse attırılır. Hapisten çıkan Merdan, nişanlısı Nazlı’ya göz koyan ağayı suçüstü yakalar ve köye rezil eder. 

Aldığı Ödül: 1976 TDK Roman Ödülü (1976)

FAİK BAYSAL (1918-2002)

Dirina’da Son Gün: Bu romanında, II. Dünya Savaşı sırasında zulüm gören Yugoslavya Türklerinin yaşamını anlatır. Osmaniç, karısı, kızı ve Şevvale Ana’dan oluşan bir Türk ailesinin savaştan kaçarak Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç edişi ve yolda çektikleri sıkıntıları gerçekçi bir dille yansıtır. Eserin özelliği bir Türk yazarın yurt dışında yaşanmış olayları evrensel bir düzeyde anlatmasıdır.

RIFAT ILGAZ (1911-1993)

Hababam Sınıfı: Kendisi de öğretmen olan Rıfat Ilgaz’ın çalıştığı okullardan, öğrencilerinden etkilenerek yazdığı mizahi bir romandır. Roman, çeşitli şehirlerden İstanbul’daki Özel Çamlıca Lisesine gelen haylaz öğrencilerin oluşturduğu sınıfın öğrencilerini ve onların başından geçen olayları konu edinir. Hababam Sınıfı’nın öğrencileri devamlı sınıf tekrarı yaparlar. Romanın başlıca kahramanları mesleğini çok seven, fedakâr bir müdür yardımcısı, Hababam Sınıfı’nın kopya çekerken, sigara içerken yakalayan, onlara ceza veren Kel Mahmut, arkadaşlarının dediklerine inanan, saf kalpli İnek Şaban, kurnaz, şakacı Düdük Necmi, öğrencilerine asla kopya çektirtmediğini düşünen Külyutmaz Hoca’dır. Eser tiyatroya uyarlanmış ve sinemaya aktarılmıştır.

Karartma Geceleri: Biyografik özellikler taşıyan bu romanda Rıfat Ilgaz, II. Dünya Savaşı yıllarındaki İstanbul’u ele alır. Şehir, baskın tehlikesine karşı geceleri karartılmaktadır, şehirde sağ-sol davaları, sıkıyönetim vardır. Dönemin aydınlarını temsil eden romanın başkahramanı Mustafa Ural, yazdığı yazılardan dolayı tutuklanan öğretmendir, suçunun ne olduğunu bilmeden hapiste kalır. Romanın diğer kişileri Mustafa’nın eşi Şükran Hanım, Mustafa’ya her konuda destek veren komşusunun kızı Ayten, Mustafa’nın en kötü günlerinde yanında olan arkadaşı Cengiz ve Nihat, çıkarcı, bencil iyi gün dostu İlhan Paytak’tır.

NECATİ CUMALI (1921- 2001)

Romanları

Tütün Zamanı (Zeliş): “Tütün Zamanı” üçlemesinin ilkidir. Olay 1950’li yıllarda İzmir’in Urla ilçesinde geçer. Yazar romanında bir aşk hikâyesi etrafında Ege’nin tütün yapan köylüsünün yaşamını gözler önüne serer. Zeliha, 16-17 yaşlarında ve köyün güzel kızlarından biridir. Tütün zamanında kardeşleriyle birlikte ailesine yardım eder. Bir gün bağ evlerinde komşularının oğlu Cemal’i görür, birbirlerine âşık olurlar. Zeliha’yı köyün ağası gibi görülen Bekir istemektedir. Zeliha’nın babası Bekir’e borcu yüzünden kızını Bekir’e vermek ister. Zeliha’dan yüz bulamayan Bekir, onu kaçırmayı planlar. Bunun üzerine Cemal ile Zeliha kaçar, çiftliklerinde iş yaptıkları adam jandarmaya onları ihbar eder, Cemal tutuklanır. Zeliha’nın babasının şikâyetini geri çekmesiyle Zeliha ile Cemal evlenirler.

Yağmurlarla Topraklar: “Tütün Zamanı” üçlemesinin ikincisidir. Yazar yine Ege’de bir aşk hikâyesi etrafında zamanlı zamansız yağan yağmurlarla tütün üreticisinin çilesini anlatmaktadır.

Acı Tütün: "Tütün Zamanı" üçlemenin son kitabıdır.1950’li yıllarda Ege’de tütün üreticisinin ekonomik sorunlarını, piyasa ilişkilerini ve Ege halkının sömürü düzenine başkaldırışını konu edinir. Romanın kahramanlarından Ferit de herkes gibi tütün fiyatlarının açılmasını bekler, iyi tütün satarsa sevdiği kız Binnaz’la evlenecektir. Urla’ya tayini çıkan doktor da tütün işine atılır ve zengin olmayı hayal eder. Ne var ki köylülerin beklediği oranda tütüne fiyat verilmez. Tüm İzmir ayaklanır fakat bu ayaklanma örgütlü olmadığından bir işe yaramaz. Herkes tütününü açıklanan fiyattan satmak zorunda kalır.

Tiyatroları

Susuz Yaz: Aynı adlı hikâyesinin oyunlaştırılmış şeklidir. Köy hayatını anlatan eserin konusu şöyledir: Tarlasından su çıkan iki kardeş (Hasan ve Osman) suyu sahiplenince köylüyle aralarında kavga çıkar. Hasan bir köylüyü öldürür ama töre gereği cinayeti küçük kardeş Osman üstlenir. Hasan bir süre sonra Osman’ın karısına göz koyar, Osman’ın öldüğüne herkesi inandırarak onun karısıyla evlenir. Yıllar sonra Osman cezaevinden çıkıp gelir, olayları öğrenir, tam kurşunu sıkacakken, Osman’ın karısı Hasan’ı arkadan vurur.

Boş Beşik: Konusunu “Boş Beşik ve Ak Kuş” adlı bir halk hikâyesinden (ve Bebek türküsünden) alır. Eserde gelenekler karşısında çaresiz kalan kadınların mutsuzluğu anlatılır. Ağaç, rüzgâr gibi tabiat unsurlarının da dekor olarak kullanıldığı oyunda çocuğu olmayan Fatma’nın yaşadığı “kuma” korkusu, bir çocuk doğurarak bu tehlikeden kurtulması fakat çocuğunu kaybetmesi lirik bir anlatımla dile getirilir.

Nalınlar: Köy hayatındaki çıkar çatışmaları, birbirini seven Osman ile Seher’i ayırma çabaları, on sekizine girince Seher’in Osman’a kaçması işlenir.

Mine: Bu oyununda bir kasabada kendisinden yaşça büyük biriyle evli olan bir kadının namusuna dil uzatan, hakkında dedikodu üreten adamı öldürmesi anlatılır.

Derya Gülü: Ege’nin sahil bölgesinde yaşlı kocasından kurtulmak için cinayeti göze alan Meryem’in çektiği dram işlenir.

Ezik Otlar: Hayatlarını başka yerlerde kazanmak için yerinden yurdundan ayrılanların ızdırabı, ağabeyi ölen ve sevdiği adam hapse düşen Gülsüm’ün acıları dile getirilir.

“Masallar”, “Bakanı Bekliyoruz” ve “Tehlikeli Güvercin” bürokratların iç yüzünü gösteren siyasi nitelikli oyunlardır.

MUZAFFER İZGÜ (1933-…)

Gecekondu: Gecekondu adlı romanında Güney Anadolu’nun yoksul gecekondu insanının yaşamını anlatır.

İlyas Efendi: İlyas Efendi romanında parasızlıktan zor günler yaşayan bir nüfus memurun başından geçenleri anlatır.

Halo Dayı’da köyden kente yapılan göçü, Zıkkımın Kökü’nde kendi çocukluk yıllarını anlatır.

AZİZ NESİN (1915- 1995)

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz: Romanın kahramanı Yaşar Yaşamaz, bedenen yaşamakta fakat kayıtlarda 1915’te şehit olduğu görünmektedir. Olay, Yaşar’ı okula kaydettirmek için okula başvurulunca ortaya çıkar. Yaşar, kendisi için nüfus kâğıdı çıkarmak istese de başaramaz ve pes eder. Aynı mücadeleyi imam nikâhlı eşi Ayşe’den olan oğluna nüfus kâğıdı çıkarmak için verir. Yaşar, kayıtlarda ölü göründüğünden oğluna da alamayınca cinnet geçirip hapse atılır, hapishanede başından geçen olayları anlatmaya başlar.

CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI (Halikarnas Balıkçısı) (1886-1973)

Aganta Burina Burinata: Roman, deniz tutkusunun bedelini, deniz-insan ve toprak-insan ilişkisini konu edinir. Muğla’nın Milas ilçesinde erkeklerin önemli bir kısmı denizde ölmüş bir ailenin küçük oğlu Mahmut’un denizci olma tutkusunu anlatır. Mahmut, Bodrumlu bir denizci ailenin, Süleyman Kaptan’ın oğludur. Amcası Davut, babasının yanında denizde çıkan bir fırtınada hayatını kaybetmesi üzerine babası onun denizci olmasını istemez. Bu nedenle onu denizde geçirdiği kaza sonucu sakat kalıp denizden uzaklaşmış Halil Usta’nın yanına çırak verir. Halil Usta, Mahmut’u denizden soğutacağına, onun deniz sevgisini daha da körükler. Mahmut, babasından gizli bir tayfaya yazılarak denizlere açılır ve yıllarca dolaşır. Döndüğünde babası ve annesinin öldüğünü öğrenir. Toprak zengini bir ailenin kızıyla evlenip köyde yaşamaya başlar. Bodrum’a indiği bir günde sefere çıkmakta olan bir yelkenliyi görünce içindeki deniz tutkusu yeniden alevlenir. Her şeyi geride bırakarak geri gelmemek üzere “Aganta…” diye haykırır.

TAHSİN YÜCEL (1933-…)

Sonuncu: Sonuncu romanında Osmanlı soyundan gelen Selemi Bey’in “Serencem” adını verdiği ve 27 yılda tamamladığı kitabının yazılış serüvenini anlatır. Serencem, 27 bin 718 sayfalık kitabın yazılma, basılma ve anlaşılamama olarak üç bölümden oluşur. Tahsin Yücel bu romanında ayrıca iş, sanat ve basın dünyasına göndermelerde bulunmaktadır

Kumru: Kumru romanında kapıcı bir kadının Kumru Hanımlığa yükselişini ve toplumun tüketime nasıl baktığını hicvederek ortaya koymuştur.

Peygamberin Son Beş Günü: Bu romanında ideolojilerin insanları robotlaştırıp esir etmesini ironik bir üslupla ele almış, bu eseriyle 1993 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır.

Bıyık Söylencesi: Bıyık Söylencesi’nde Anadolu kasabasında geçen bir olayla önemsiz bir nesnenin hakikati örtüp aslının yerine geçtiğini anlatmıştır.

ORHAN HANÇERLİOĞLU (1916-1991)

Yedinci Gün: Yazar bu romanında, “Kutsal Kitap”ın ‘Eski Sözleşme’ adlı Tevrat bölümünde “Tanrı dünyayı altı günde yarattı, bir günde de dinlendi.” ifadesinden hareketle evrenin yaratılışını bu kitabın ilgili bölümlerinden aldığı ayetlerle anlatmaya çalışır. Romanın kahramanları Ömer ve Gönül’dür. Yazar egzistansiyalist bir bakışla, varoluş ve insanın varoluş içindeki yerini Ömer’in nazarında irdelemeye çalışır.

Bordamıza Vuran Deniz: Roman, Gaziantep’te geniş toprakları olan Hacı Cemalettin Taşlıcazade Efendi ve ailesinin İstanbul’a gelerek burada ticaretle zengin olması sonucu dağılışını, ahlaki sorunlarını ve büyük kente uyum problemlerini ele alır. Bu yünüyle Dostoyevsky’nin “Karamazov Kardeşler” romanıyla benzerlik gösterir. Romanın kahramanları, Hacı Cemalettin Efendi, Cevat, Münevver, Suat ve Sedat’tır.

Ali: Bilinen roman kalıplarının dışında yazılan eserde; insanın özüne yabancılaşması anlatılır. Romanda hepsinin de adı Ali olan sekiz değişik meslekten veya meslek grubundan kişi ele alınmakta ve her birinin günlük hayatından bir kesit üzerinde durulmaktadır. Bu kahramanların hepsi de yaşadıkları ortamdan şikâyetçidir. Bütün “Ali”ler sahip oldukları meslekleri değiştirme arzusu içindedir. Tümünün de karakterlerinde bencillik, kıskançlık vardır. Hiçbirisi kendisinin varoluş nedenlerine yönelmemekte, kendisini eleştirme, tanıma yolunda bir çaba harcamamakta, olayları meslek ve statü olarak değerlendirmektedir.

Aldığı ödül: TDK Roman Ödülü (1956)

“Karanlık Dünya” romanında, İstanbullu genç bir aydının Anadolu’nun bir kasabasındaki çelişkilerini ve iç çatışmalarını konu edinmiştir.

“Ekilmemiş Topraklar”da Anadolu ve Trakya’daki kalabalık bir köylü ailesinin savaşlar ve doğal afetlerin tahrip ettiği topraklarla mücadelesini, çaresizliğini anlatmıştır.

"Kutu Kutu İçinde" adlı romanında fakirlerin ancak zengin biriyle evlilik yapmakla kurtulacağını düşünen gencin çatışmalarını ele almıştır.

"Oyun" adlı romanında Yunan mitolojisinden yararlanmış, romanın başkahramanı Halim Bey’in iki farklı hayatı yaşadığı hayal ve gerçek dünyasını işlemiştir.

"Büyük Balıklar" romanında yüksek idealleri olan insanların büyük kentlere duydukları özlemi dile getirir.

"Bordamıza Vuran Deniz" adlı romanında Anadolu’dan İstanbul’a gelen kalabalık bir ailenin büyük şehrin hızlı ve öğütücü çarkına kapılışını ve bölünerek dağılışını anlatır.

ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR (1897-1976)

Tek Adam adlı biyografisinde Atatürk’ü ve dönemini, İkinci Adam’da İsmet İnönü’yü anlatmıştır.

Suyu Arayan Adam: Suyu Arayan Adam adlı otobiyografik romanında kendi hayat hikâyesini anlatırken yaşadığı dönemin şartlarını, olaylarını, düşünce dünyasını yansıtmaya çalışır.

Toprak Uyanırsa: Toprak Uyanırsa romanında Anadolu köylüsünün bir aydın öncülüğünde kalkınmasını ele alır.

MAHMUT MAKAL (1930-…)

Bizim Köy: Roman, yazarın doğduğu ve öğretmenlik yaptığı Nurgöz köyü ile ilgili gözlemlerinden oluşmaktadır. Yazar, önce Varlık dergisine belli aralıklarla yazdığı röportaj, öykü, fıkra, anı, günlük gibi türlerin bir arada olduğu köy notlarına yenilerini de ekleyerek 1950’de “Bizim Köy” adıyla roman olarak yayımlamıştır. Bu eseriyle konu bakımından güçlük çeken Türk romancılarına yeni bir kaynak göstermiştir.

Aldığı ödül: TDK Gezi Ödülü (1977)

REŞAT ENİS AYGEN (1909-1984)

Kılıcımı Sürüyorum adlı hikâyesinde muhabirlik izlenimlerini ve Kurtuluş Savaşı’yla ilgili kesitlere yer verir.

Toprak Kokusu (Kara Toprak) ve Despot romanlarında köylü-ağa konusunu işler.

İLHAN TARUS (1907-1967)

Samanpazarı ve onun devamı niteliğindeki Yeşilkaya Savcısı adlı romanlarında idealist bir Cumhuriyet savcısının Doğu Anadolu kasabalarından birinde toplumdaki çürümüş unsurlarla, Cumhuriyet karşıtı zihniyetle mücadelesine ve Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’daki gözlemlerini anlatır.

Var Olmak romanında savaşın başlangıç günlerini, Marmara’nın Karabiga kasabasında filizlenen Kuvayımilliye öncesi çalışmaları dile getirir.

Duru Göl adlı romanında Hazar Gölü sulama ve elektrik projesi aşamasında bireysel çıkarları ve toplumsal görevleri arasında bocalayan mühendis, parti temsilcileri, bürokratları ele alır.

Hükümet Meydanı romanında Kurtuluş Savaşı’nın düğüm noktalarından Konya-Bozkır ayaklanmalarını (Delibaş İsyanı), dağınık direniş güçlerinin Ankara’da TBMM çatısı altında birleşmesini konu edinir.