Bu dönemin romanlarında olay örgüsünün, konuların,
konuşmaların başarılı bir biçimde yer aldığı görülür. Bu nedenle Servet-i Fünun
romanı Tanzimat romanından daha sağlam bir tekniğe sahiptir.
Servet-i Fünun romancıları dönemin başlarında hem
romantizmin etkisindedirler, hem de baskıcı bir siyasal ortam içinde
yaşamışlardır. Bu yüzden önceleri daha çok bireysel konuları işlemişlerdir.
Sonraları gerçekçiliğe (realizm) yönelmiş, eserle- rinde
toplum yaşayışını vermeye başlamışlardır. Toplumun nasıl batılılaştığını;
batılaşmanın yanlış anlaşıldığını anlatmış; batılı aile ve toplum yaşan-
tısının doğru örneklerini göstermeye çalışmışlardır.
Servet-i Fünun döneminin en başarılı romancısı Halit Ziya
Uşaklıgil (1867-1945)'dir. Uşaklıgil, ünlü romanı Aşk-ı Memnu (1900)'da
varlıklı bir ailedeki batılı yaşam biçimini anlatır. Mai ve Siyah (1897) adlı
romanında ise o dönemin basını, bir Türk aile- sinin yaşayış biçimi ve bir
şairin dünyası verilmiştir.
Bu dönem roman ve öykücüleri batılaşmadan sonra aşk
konusunu işlemişlerdir. Özellikle Mehmet Rauf (1875-1931) romanlarında
bireylerin iç dünyasını ve romantik aşkları konu edinmiştir. Onda toplum- sal
ögeler çok az yer alır, ağırlık psikolojik içeriklidir. Mehmet Rauf'un Eylül
(1901) adlı eseri Türk edebiyatının en başarılı psikolojik romanıdır.
Dil ve anlatım, Servet-i Fünun roman ve öyküsünün en
zayıf yönüdür. Yazarlar sözlüklerden, unutulmuş Arapça, Farsça sözcükleri bulup
kullanmışlardır. Tanzimatta Namık Kemal'le başlayan sanatlı anla- tımı daha da
ağırlaştırmışlardır. Bu yüzden yer yer dil anlaşılmaz duruma gelmiştir.omanlarda İstanbul dışına çıkılmazken, öykülerde olaylar
İstanbul dışında da geçmiştir.
Romanlardaki ağır ve süslü dil hikayelerde sadeleşmiştir.
Servet-i Fünun döneminin roman ve öykü yazarlarını ve
başlıca eserlerini şöyle sıralayabiliriz: Hüseyin Cahit Yalçın (Roman: Hayal
İçinde. Öykü: Hayat-ı Muhayyel), Ahmet Hikmet Müftüoğlu (Roman: Gönül Hanım.
Öykü: Haristan ve Gülistan, Çağla- yanlar), Safveti Ziya (Roman: Salon
Köşelerinde. Öykü: Bir Tesadüf, Kadın Ruhu).
Roman ve hikayede Batı seviyesine bu dönemde
ulaşılmıştır.
Psikolojik tahlillere yer verilmiştir.
Roman ve hikayede bireysel konular işlenmiştir.
Çevre tasvirleri yapılmıştır.
Mekan olarak İstanbul dışına çıkılmış.
Kahramanlar eğitimli, aydın kişilerden seçilmiş, ait oldukları sınıfa göre konuşturulmuştur.
Uzun ve eksiltili cümleler kullanılmıştır.
Yazar kendi kişiliğini gizlemiştir.
Hemen hemen bütün sanatçılarda hayal-hakikat çatışması
vardır.