1950'li yılların Poetik Ortamı ve İkinci Yeni'nin Ortaya
Çıkışı
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en önemli olaylarından birisi olarak kabul edilen İkinci Yeni, adından başlayarak pek çok yönüyle en çok tartışılan, tanımlanmaya, anlaşılmaya çalışılan bir edebi harekettir.
İkinci Yeni, öncelikle mesela Garip (veya Birinci Yeni) gibi topluca ve belirli ilkeler etrafında birleşen şairlerin başlattıkları bir akım değildir. Bu şiir anlayışının ortaya çıktığı 1950'lerin ortalarına rastlar. Ortaya çıkış sebebi konusunda belirtilen birbirinden farklı görüşler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:1. Dönemin sosyal ve siyasal ortamı
2. Genç şairlerin Garip akımına duyduğu tepki
İkinci Yeni Hareketinin Temsilcileri ve Şiirlerinin Ortak
Özellikleri
İlk ve kesin belirtileri 1955-1956 yıllarında ortaya çıkmış,
1956-1958 yıllarında gelişip, hararetli tartışmalara konu olmuş ve 1960'dan
sonar sessizliğe çekilmiş olduğu kabul edilen hareketin ömrünün 5-6 yıl sürdüğü
belirtilmektedir. İkinci Yeni'nin öncüleri ve temsilcileri konusunda
kaynaklarda pek çok ad sayılır. Bu konuda hareketi temsil ettiği kabul edilen
şairler arasında da bir görüş birliği yoktur. İkinci Yeni'nin temsilcileri
olarak adı geçen şairler şöyledir
- Oktay Rifat, Perçemli Sokak kitabı
- Atilla İlhan
- Melih Cevdet Anday, Metin Eloğlu, Behçet Necatigil (Bu şairlerin 1950'lerin ilk yarısından itibaren çıkardıkları şiir kitaplarıyla Garip ile İkinci Yeni arasında geçiş sağladığı belirtilir.
- Ece Ayhan (İkinci Yeni'nin "parasız yatılılar" eliyle kurulduğunu ve Türk Edebiyatındaki ilk "sivil şiir" olduğunu söyler)
- Sezai Karakoç ve Cemal Süreya
Bütün bu farklı görüfller bir yana Cemal Süreya'nin
"Gal" (1954), "Güzelleme" (1954), "Uvercinka"
(1955), Edip Cansever'in "Aşkın Radyoaktivitesi" (1955), "Yerçekimli
Karanfil" (1956), İlhan Berk'in "Paul Klee'de Uyanmak" (1955),
"Ağır Ot" (1956), Turgut Uyar'in "Göğe Bakma Durağı"
(1956), Sezai Karakoç'un "Balkon" (1957) gibi şiirlerinın bu
hareketin öncüsü ürünler olduğu konusunda itiraz bulunmamaktadır.
İkinci Yeni Şiirinin Özellikleri
İkinci Yeni şiirinin özelliklerini şu şekilde maddeleştirmek
mümkündür:
1. Dil özerinde özel bir dikkatle durmuşlar ve dili bir iletişim aracı olarak değil, estetik bir nesne yaratımının malzemesi olarak görmüşlerdir. Buna bağlı olarak onların şiirlerinde;
- Sözdizimsel sapmalar
- Alışılmamış bağdaştırmalar
- Düz mantığa aykırı ifadeler
2. Anlamın öncelikli bir öğe olmaması, anlam varsa bile
karartılmış, kapalı, fakat sezdirmelerle yakalanabilecek olması
3. İmaja dayalı bir estetik anlayışının olması
4. Diğer sanatlarla, özellikle resimle ilişki içinde olması
5. Sürrealizmin otomatik yazı anlayışına benzer serbest
çağrışımlara başvurması
6. Garip'in "küçük adam"ından da önceki şairlerin
kahraman/yarı-kahraman insanlarından da farklı olarak insan gerçeğinin
trajedisini, bireyin toplum ve varlık içindeki sıkışmışlığını konu edinirler.
İkinci Yeni'nin Önde Gelen Temsilcileri ve Şiirlerinin Özellikleri
İlhan Berk: 1918-2008 yılları arasında yaşayan Berk ilk
şiirlerini Manisa'da (1935) yayımladı. İlk kitabı da aynı yıl, Manisa
Halkevleri tarafından yayımlanan Güneşi Yakanların Selamı'dır. Berk'in 1935-55
yılları arasında yazdığı ve İstanbul Kitabı (1947), Günaydın Yeryüzü (1952),
Türkiye Şarkısı (1953), Köroğlu (1955) adlı kitaplarında topladığı şiirler,
toplumcu anlayışla yazılmış ürünlerdir. Şair sonraki yıllarında bunları unutmak
istediği kitaplar olarak niteler 1958 yılında yayımladığı Galile Denizi'ndeki şiirleriyle
birlikte İkinci Yeni ve modern dünya şiiri anlayışı ile yazmaya başladı. Berk
Türk şiirinde en çok deneyci şairlerden birisi olarak tanınmıştır
Turgut Uyar: 1927-1985 yılları arasında yaşayan Uyar
"Yad" adlı ilk şiirini 1947 yılında Yedigün dergisinde yayımlayan
Uyar, daha sonra Kaynak, Varlık, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, Değilim, Türk
Dili, Yeni Dergi, Papirüs, Oluşum gibi dergilerde şiirlerini yayımladı. Bir ara
(1963- 65) 24 sayı çıkan Dönem dergisinin kurucuları arasında Yeni Türk şiirinin
geçtiği evreleri Abdülhak Hamid'den itibaren, her şairden bir şiir alarak
incelediği yazılarını Bir Şiirden (1983) adıyla kitaplaştırdı. Ayrıca, şiir
üzerine yazdığı yazılar, söyleşiler ve soruşturmalara verdiği cevaplar
toplanarak Korkulu Ustalık (2009) adıyla yayımlanmıştır İlk şiir kitabı Arz-ı
Hal (1949) ve ikinci kitabı Türkiyem (1952) hece ölçüsü kalıplarımı da
kullanan, memleket edebiyatı şairlerini andırır biçimde Anadolu motiflerini
işleyen denemelerdir. Üçüncü kitabı Dünyanın En Güzel Arabistanı'ndan (1959)
başlayarak İkinci Yeni anlayışıyla yazdığı şiirleri Tütünler Islak (1962), Her
Pazartesi (1968), Divan (1970), Toplandılar (1970), Kayayı Delen İncir (1981)
ve toplu şiirleri olarak eklemelerle birlikte Büyük Saat (1984) adlı kitaplarında
topladı. Dünyanın En Güzel Arabistanı'ndaki şiirleri, Özellikle
"Akçaburgazlı Yekta" tiplemesini konu edinen şiirler, bireyin
yalnızlığının, çelişkilerinin, uyumsuzluğunun çarpıcı imgelerle; iç monolog ve
öyküleme anlatım tekniklerinin başarılı bir biçimde uygulanmasıyla büyük bir
ilgi görmüş, bu şiirler dolayısıyla Uyar ve diğer ikinci Yeni şairleri
"kaçaklıkla", "küçük burjuva şiiri yazmakla"
suçlanmışlardır.
Ömer Edip Cansever: 1928-1986 yılları arasında yaşayan
Cansever Yerçekimli Karanfil (1957) kitabındaki şiirleriyle hem İkinci Yeni'nin
öncüleri arasına girer hem de bundan sonra yazacağı ve Türk Edebiyatında
kendisine özgü bir yer edineceği şiirlerin tohumunu atar. Bu şiirlerde
varoluşçu bir eda ile bireyin yabancılaşması, bunalımları, doğa ve toplum
içindeki çelişkileri ve cinsellik Cansever'in sonuna kadar sürdüreceği temalar
olarak dikkati çeker. Şairin daha sonraki şiirlerinde öyküleme, dramatik
anlatım teknikleri ile üslubunu genişlettiği görülür. Özellikle Ben Ruhi Bey
Nasılım (1971), Bezik Oynayan Kadınlar (1982) adlı kitaplarında anlatım
ustalığı ile birlikte bilinçaltı serpintilerin şiirleştirilmesi dikkati çeker.
Şairin birçok şiirinde tarihsel ve özellikle mitolojiden gelen motifler
çağrışım zenginliği sağlar.
Cemal Süreya: 1931-1990 yılları arasında yaşayan Süreya
özellikle Pazar Postası dergisinde yayımlanana yazıları ile ve Üvercinka adlı
ilk kitabındaki şiirleriyle dikkati çekti ve tartışma yarattı. Böylece İkinci
Yeni hareketinin öncülerinden biri kabul edildi. Buna karşılık diğer İkinci
Yeni şairlerinden farklı olarak onda anlama zaman tam olarak kapalı veya
karanlık olmadı. Onun şiir gücünü şaşırtıcı metaforlardan, gerçeküstü
imajlardan alır. Özellikle ilk kitabındaki şiirlerde Atilla İlhan duygusallığı
ile Garip şiirinin zekaya dayalı yapısının özel bir sentez oluşturduğu
belirtilmiştir. Onun şiirlerinde en çok dikkati çeken tematik unsur, ölüme,
yalnızlığa, umutsuzluğa bir çare gibi sunduğu erotizmdir. Cemal Süreya,
şiirlerinde lirizmle ironiyi, duyguyla zekayı, kelimenin anlatım güzüyle ses
tınısından doğan çağrışım gücünü birleştirmeyi başarmış bir şairdir.
Ece Ayhan: 1931-2002 yılları arasında yaşayan Ayhan İkinci
Yeni'nin dili şaşırtıcı ve anlamsızlığa varan bir kapalılıkla kullanmasıyla en
çok dikkat çeken şairidir. İlk kitaplarından itibaren yoğun ve karanlık
imajlar, bilinçli bir biçimde bozulmuş bir dil üzerinden verilir. Şairin dil
karşısındaki tutumu ideolojikti; rejime karşı çıkış en başta onun verili dilini
deformasyona uğratmakla kendisini gösterir. Onun bu tavrı Batı'daki letrizm
akımının tutumuna benzetilmiştir. Şurin bildiğimiz günlük anlamında gerçekle
bir ilgisi, alış verişi olmadığını düşünen Ayhan, şiirini gerçeklikten ve doğal
olgudan çok kültürel çağrışımlar ve bağlantılar üzerine kurar. Özellikle Devlet
ve Tabiat Ya da Orta İkiden Ayrılan Çocuklar İçin Şiirler (1973), Yort Savul
(1977) kitaplarında. topladığı şiirlerle sevildi. Bu şiirler düzene muhalefeti,
ironik ve zekice buluşlarla dile getirdi.
Ülkü Tamer: 1937'de doğan Tamer İkinci Yeni hareketine daha
sonra katılmış olmakla birlikte hareketin öncülerinden kabul edilir. Tamer'in şiirleri
başlangıçtan itibaren İngiliz ve Amerikan şairlerinin etkisi altında görülür.
Özellikle çocuk duyarlılığını metinlere yansıtması onun şiirlerinin
karakteristiklerinden birini sağlar. Çocuksu duyarlılıkla ironinin sağladığı
anlatım özellikleri, dilin yalın imgelerin soyut özelliği ile birleşerek sağlam
bir şiir yapısı oluştururlar. "Yazın Bittiği" başlıklı şiiri onun en
başarılı metinlerinden birisidir.
Şu ana kadar anlatılanlardan görülüyor ki, Türk şiirinde
kesin ve keskin bir dönemeç noktasını oluşturan, 1960 sonrasının Cahit
Zarifoğlu, İsmet Özel, Hilmi Yavuz gibi önde gelen şairlerinin şiirleri
üzerinde olduğu gibi 1980'den sonraki şiirin oluşumunda da en önemli kaynak
İkıncı Yeni şiirı olmuştur. Bu şiirle birlikte dil ayrı bir önem kazanmış, hem
söz dizimi hem de sözcüklerin değeri modern bir bakışla yeniden ele alınmış
oldu. İmaj dilin nesneyle arasındaki mesafeyi kaldıran bir şiirsel araç
biçimini aldı.
İkinci Yeni'den Diriliş Hareketi'ne: Metafizik Gerilimli
Şiir ya da Sezai Karakoç
Başlangıçtaki birlikteliği ile şiirin yapısal sorunları
karşısında özellikle ilk şiirlerinde benzer bir tutum içerisinde olduğu
şairlerden; dünya görüşü, şiirlerinin özü ve tematik yönü bakımından ayrılan
Sezai Karakoç, kendi şiirini farklı bir biçimde konumlandırmış ve
geliştirmiştir. Bu farklılığın başta gelen ayrım noktası ise onun metafizik ve
gelenek kavramlarıyla olumlu ilişkisinin diğerlerinde bulunmamasıdır. Onun ölüm
ve yaşam arasındaki ince dengeyi hem evrensel olana hem metafizik olana taşıyan
şiirleri aynı zamanda bir modernizm eleştirisi de içerir. Böylece onun
şiirlerinin bütününe, kendi ifadelerinden ilhamla "metafizik gerilimli
şiir" demek yerinde olur. Onun bu özelliğını, bu "varoluşu idrak
farkı Hızırla Kırk Saat (1967), Taha'nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969)
kitaplarıyla birlikte net bir ayrılığa dönüşmüştür. Bu şiirlerde şair, geniş
kültürel çağrışımlarıyla metafizik eğilimler taşıyan diğer şairlerden farklı
olarak metafizik algının dini bir duyarlılığa dayanması gerektiğine inanan
Karakoç, bu inanışını da bir uygarlık düşüncesi üzerinden temellendirir.
2000 yılında Gündoğmadan adıyla bütün şiirlerini bir kitapta
toplayan Karakoç'un şiirleri Batı modern şiirinin yapı özellikleriyle,
geleneksel ifade ve imaj imkanlarını bir araya getiren ürünlerdir. Bireyin
dünyadaki yeri konusunu varoluşçu yaklaşımla ele alan Karakoç'un şiirlerinde
İkinci Yeni şairlerinde görülen umutsuzluk, bunalım gibi özellikler görülmez.
Tam tersine topluma açılan duyarlılığın bir "diriliş" sevinci ve
umudu taşıdığı gözlemlenir. Batı düşünce ve sanatından bilinçli bir biçimde
incelediği anlaşılan T.S.Eliot, Kierkegaard, Claudel, Pound gibi isimlerle
ilişkilendirilebilse de Cumhuriyet dönemi Türk Şiirinin "en yerli şairi
"olarak kabul edilir. Kuran-ı Kerim, hadisler, başta Şeyh Galip olmak
üzere divan edebiyatı birikimi, halk kültürünün ürünleri, menkıbeler modern bir
duyarlılığın içerisinde eritilmiş ve kendisinin "diriliş" adını
verdiği sanat ve düşünce akımı ortaya çıkmıştır. Kendisinden sonra etkilediği
şairler ise şunlardır:
Cahit Zarifoğlu
Erdem Beyazıt
Ebubekir Eroğlu
Arif Ay