Kuramsal Sorunlar
Cumhuriyet Döneminin kuramsal sorunları:
1. Kaynaklanma tartışmaları
- Gelenekle İlişkiler
- Mitoloji
2. Şiir anlayışları ve şiirin unsurları olarak iki ana
başlıkta incelenebilir.
Kaynaklanma tartışmaları şiirin kaynağının nerelere
dayandığı ile ilgili bir sorundur. Burada ilk kaynak olarak karşımıza gelenek
çıkar. Şiir ve gelenek ilişkisi genel bir bakışla iki düzlemde tartışılabilir.
Kültürel Gelenek: Sosyal, siyasal, maddi, manevi bütün
birikimiyle gelenek ve şiir ilişkisi. Burada Cumhuriyet döneminin Osmanlı ve
Batı Geleneği ve folklor ile ilişkisi ele alınmıştır.
Cumhuriyet dönemi şairi, siyasal ve sosyal olarak gelenekle
bağların koparıldığı bir ortama doğmuştur. Siyaset, sosyal hayat, eğitim, hukuk
değerleri açısından eskimiş olan devir" kapanmış, milli dil ve milli
tarih, Avrupa Hukuku, eğitimi ve hayatı, Anadolu realitesi bir ölçüde geleneğin
yerine ikame edilmiştir. Ancak bu ikame çok uzun sürmemiş, geleneğin kapıları
aşağıdaki şair ve kavramlarıyla yeniden açılmıştır.
- Yahya Kemal ve "kolektif ruh"
- Mehmet Akif, "ittihad-ı İslam
- Ziya Gökalp "ma"şeri vicdan" ve milli tarih
- Necip Fazıl, Büyük Doğu
- Sezai Karakoç ve diriliş
Bu kavramlar bir bakıma Cumhuriyet'ten Osmanlı birikimine
yeniden bakma ve bu birikimden yeni anlayışlar çıkarma girişimi olarak
düşünülebilir.
Batı düşünce hareketlerinin, ideolojilerinin ve poetikalarının Cumhuriyet dönemi şiiri için önemli bir kaynak olduğu söylenebilir. Bu etkiyi şöyle görebiliriz:
- Yahya Kemal'in Nev Yunani
- Nazım Hikmet'in ilerlemeci toplumcu şiirleri ve Sembolizmin Necip Fazıl, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip Dranas üzerindeki etkileri
- Pozitivizmin Orhan Veli üzerindeki etkisi
- İkinci Yeni'nin bilinç dışına önem veren tutumları
Cumhuriyet dönemi şiirinin kültürel bağlamda gelenekle
ilişkisinin önemli bir boyutu da folklordur. Folklordan anlaşılması gereken,
masallar, türküleri maniler gibi sözlü ürünler, yazmalar, yelekler, yemeniler
gibi somut varlıklar, düğünler, merasimler gibi uygulamalar, açık, gizli,
simgesel anlamlar taşıyan kültürel kaynaklardır.
Edebi Gelenek: Şiirin kendi geleneği ile ilişkisi
Şiirin kendi geleneğiyle ilişkisine özellikle temalar, biçimler ve üslup
düzeyinde bakılabilir. Bu ilişkileri aşağıdaki şairler ve hareketler üzerinden
değerlendirmek mümkündür.
- Yahya Kemal ve poetik ilke: Geleneksel Halk ve Divan şiirlerinin sadece biçim ve söyleyiş özelliklerini devam ettirmek ya da onları yenilemek anlamını aşan nitelikler taşır Yahya Kemal'in şiirleri. Ona göre gelenek kolektif ruhu idrak etmek ve onunla yaşamaktır.
- Nazım Hikmet’in şiirleri halk hikayelerine ve halk kahramanlarına yönelmiştir. Bu yönelmenin en önemli örneği Kerem ile Aslı hikayesidir.
- Garip Hareketi: Bu hareketin gelenekle ilgisi farklı olmuştur. O kendisinden önceki bütün şiir birikimine, anlayışına itiraz ederek var olmak istemiştir.
- Behçet Necatigil, İkinci Yeni ve Atilla İlhan ve Divan Şiiri: Bu ortak yönelişin merkezini "ses" oluşturur. Divan şiirinin sesi, sanatları bu şair ve hareketi etkilemiştir.
- Sezai Karakoç ve "Diriliş": İslam medeniyeti onun şiirlerinde belirleyici olmuştur. Ona göre medeniyet şiire, ruhi bir güç ve özgüven verir. İşte "Diriliş" bu ruhi güç ve özgüvenin adıdır.
Böylece gelenekle ilişki konusu, önce böyle bir ilginin
gerekli olup olmadığı noktasında, gerekli olduğu düşüncesini taşıyanlar
arasında da nasıl bir ilişki kurulması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Bu
noktada ise geleneksel şiirin teknik ve yapısal özelliklerini modern şiirin
içerisinde eritmek, geleneğin birikimini her şeyden evvel bir "öz"
meselesi olarak kabul edip gerek düşünsel temeli ve gerekse yapısal öğeleri ile
geleneksel şiiri modern şiirin kurucu kaynağı olarak görmek ve gelenekle
ilişkisinin başta vezin-kafiye olmak üzere ses ve biçim öğelerinin taklit
edilmesi olarak anlamak biçiminde üç ayrı temsil çizgisi oluştuğu ortaya çıkar.
Kaynaklama tartışmasında ikinci ele alınacak konu ise şiir
ve mitoloji ilişkisidir. Şiir ve mitolojinin iç içe var oldukları bilinen bir
gerçektir. Eski Yunan, eski Mısır Hint ve Fars Destanları, efsaneleri bütünüyle
mitsel öykülerden oluşurlar. Türk Şiiri de kendi seyri içinde mitolojiyle daima
ilişki içindedir.
Cumhuriyet dönemi şiirinde de şiir ve mitoloji etrafında
tartışmalar olmuş, şiir ve mitoloji ilişkisinin nitelikleri üzerinde
durulmuştur. Mitolojiye dönük ilgi, ulus inşası ve yeni ulusal kimlik
arayışlarına koşut olarak hem Batı medeniyetinin kaynağı olarak görülen Yunan
Mitolojisine, hem de Türk mitolojisine yöneltilen dikkatlerin şiire yansıması
biçiminde anlaşılmalıdır.
Şimdi bu ilişkinin farklı şairlerde nasıl ortaya çıktığını
ele alalım.
Yahya Kemal ve Hasan İzzettin Dinamo'da Yunan mitolojisi ön
plandadır. Ceyhun Atuf Kansu, Bağ Bozumu adlı kitabında doğanın bereketinin
derildiği güz mevsimini anlatırken eski Yunan mitolojisine yaslanır, Diyonizos
şölenlerine gönderme yapar.
Beş Hececiler diye adlandırılan şairler ve Ahmet Muhip
Dranas Türk tarihine ve efsanelerine açılırlar.
Asaf Halet Çelebi ise şiirlerinde Hint, Fars ve İslam
mitolojilerine yaslanarak mistik bir şiir oluşturur.
İkinci Yeni şairleri olarak anılan İlhan Berk, Turgut Uyar,
Ece Ayhan gibi şairlerin şiirlerinde mitoloji önemli bir kaynaktır. İkinci Yeni
şiirinin, Pagan kültürün, Hristiyanlığın, Yahudiliğin- hatta az da olsa,
İslam'ın tarihsel ve mitolojik birikimine kıssa kavrayışına, hiç kasılmadan ve
taraftar olmadan rahatlıkla uzanan bir tarafı vardır.
Sezai Karakoç'taki mitolojik ilgi gelenek anlayışıyla
yakından ilgilidir. Onda mitsel (kıssavi-mistik) alanla Divan şiirindeki mitsel
alan önemli oranda örtüşür.
Cumhuriyet dönemi şairleri gelenek ve mitoloji gibi temel
kaynakların yanı sıra aynı zamanda güçlü bir biçimde başta batı olmak üzere
çağdaş dünya edebiyatlarını, sanatlarını, yaşana hayatın içerisindeki insan,
toplum ve kültüre ait öğeleri de kaynak olarak geniş bir biçimde kullanmaktan
geri durmamışlardır. Denilebilir ki Cumhuriyet dönemi Türk şairi hayatın
içerisinde muhatap olduğu her şeyden şiirine bir malzeme devşirme konusunda
herhangi bir sınır hissetmemiştir.
Gelenekle ilişkisini inceledikten sonra şimdi Cumhuriyet
döneminin kuramsal sorunlarından ikincisi olan şiir anlayışı ilkeleri ve şiirin
unsurları meselesine geçebiliriz.
Şiiri tanımlarında poetik belirlemelerden ziyade dönemin
bazı şairlerinin şiir tanımlarına şiirin temel öğeleri hakkındaki görüşlerine
değinebiliriz.
- Ahmet Haşim'e göre şiirin asıl özelliği anlaşılmak değil, duyulmaktır. Şiirin doğduğu yer şuuraltıdır. Şiir ne kadar ölçülemez, belli ölçülere girmezse o kadar şiir olur diyerek "Saf şiire" yönelir.
- Yahya Kemal için şiir, bir nağmedir. Deruni ahenk içinde olmalıdır. O da saf şiirı benimsemektedir.
- Nazım Hikmet'e göre şiir, kafiyeli de kafiyesiz de vezinli de vezinsiz de, bol resimli de hiç resimsiz de bağırarak da fısıldayarak da yazılabilir; yeter ki yazılacak şey olsun ve bu yazılacak şeyi ustaca bulmuş olsun. O şiirde realiteyi ele almak ister.
- Necip Fazıl'a göre şiir, "mutlak hakikati" arama yoludur. Bu "remzi ve sırri" bir yoldur. Çünkü şiir, ilim gibi eşya ve olayların mantık kurallarına, sınırlamalarına dayanmaz.
- Ahmet Hamdi Tanpınar'a göre ise şiir, uyku ile uyanıklık arasında şuurlu sezişten doğar. Şiir her türlü menfaat endişesinden uzak, gayesini yalnız kendisinde bulan bir mükemmeliyettir. Şiirde kafiye ve vezin gereklidir. Fakat gerçek ahenk "derun-ı ahenk'tir.
- Asaf Halet Çelebi şiiri müzik ekseninde tanımlamıştır. Aslında onun için şiirin en belirgin özelliği mistik, mitolojik, tasavvufi kavramların çoğulluğudur. Ona göre şiirin en önemli bir kaynağı da "intiba'dır; intiba hemen hemen sesle yapılan empresyonist bir resimdir.
- Orhan Veli'ye göre şiir, bütün özelliği edasında olan anlamdan ibarettir. Ancak şiirdeki anlam, fikir demek değildir.
- Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya göre şiir, bir düşüncenin sonradan dile dökülmesi değildir. Şiirin iki önemli ayağı vardır. imgelem ve içtenlik.
- Atilla İlhan'ın şiirinin yapısında iki öğe oldukça önemlidir: imge ve müzik.
- İlhan Berk, Şairin Toprağı adlı kitabında hem İkinci Yeni şiirinin kuramsal temellerine ve ilkelerine hem de kendi anlayışına işaret eder. Ona göre İkinci Yeni;
- Victor Hugo'nun "şiir gerilemez, ilerlemez de ondan "sözüne karşı Mallarme'nin "şiirde evrim" sözünü koyar.
- İkinci Yeni, öyküye karşıdır.
- İkinci Yeni, ilk okunuşta anlaşılan şiire de karşıdır.
- Önceden düşünülmüş, onun üstüne kurulmuş bir şiire de karşıdır, hele bilgesel şiir hiç değildir.
- İkinci Yeni için anlam düz yazıya aittir.
- Şiirin dili soyuttur.
- Şiir bir görüntü sanatıdır.
- Salt şiirden yanadır: Şiir için şiir.
- Behçet Necatigil için şiir, her şeyden önce anlam ve ses güzelliğini esas alır. Şiiri şiir yapan ana öge manadır. Manayı bulmak da okuyucunun hazırlığına bağlıdır.
- Hilmi Yavuz'a göre şiir dil değil, sözdür. Dil halinde kalan şiir, kapalı, yani anlamı belli olan, tek bir anlama gönderme yapan bir metin iken; söz haline gelmişse, anlamı açık, yani çok anlamlı, tek bir anlam ile sınırlı olmayan bir metindir.
Görülüyor ki Cumhuriyet Dönemi Türk şiiri, Ahmet Haşim'den
beri en çok şiir ve anlam ilişkisi üzerinde durmuş, bazı dönemlerde bu tartışma
büsbütün alevlenmiştir. Bu durum temelde şiirim, en başta bir iletişim aracı
olan "dili malzeme olarak kullanan bir sanat olmasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca gerek geleneksel şiirin hikemi anlayışla bağlı kolunun Cumhuriyet
dönemindeki izdüşümü olarak varlığı anlama çabası ve gerekse en çok
toplumcu-gerçekçi şiirde görülen mesaj kaygısı bu tartışmanın sürekli gündemde
kalmasına neden olmuştur.
Temalar
Cumhuriyet dönemi Türk Şiirinin temaları aşağıdaki gibidir:
Memleket Edebiyatı
Cumhuriyet dönemi Türk Şiirindeki "memleket"
probleminin kökenini, Tanzimat yıllarına kadar uzatmak mümkündür Memleket
temasında yoğunlaşan şiirlerde dikkati çeken en önemli şet "irade ve
iyimserlik" havasıdır. Fakat bu şiirlerde zaman zaman hamasete ve hitabete
yaklaşan bir söyleyişin öne çıktığını ve lirizmin zayıfladığını da belirtmek
gerekir. Bu şiir hareketinin en önemli şairi kuşkusuz Faruk Nafiz Çamlıbel'dir.
Anadolu'ya dönüş, Millî Mücadeleden sonraki zafer havası ve memleketi
kalkındırma aşkı onda yankısını bulur.
Toplumculuk
Cumhuriyet döneminde uç veren ve daha sonra Türk şiirini
önemli oranda yönlendiren bir düşünce hareketi sosyalizmdir. Aslında bu
hareketin de kökleri İkinci Meşrutiyet'teki fikir hareketlerine uzanır. Ama bu
temayı şiirlerinde yoğunlukla işleyen şairler, Nazım Hikmet, Hasan Hüseyin
Kormazgil, Ahmet Arif, A.Kadir, Afşar Timçin, Egemen Berköz, Ataol
Behramoğlu'dur.
Modern Şehir ve İnsan
Cumhuriyet Dönemi aynı zamanda modern insanın, modern şehir
içindeki varlığını çelişik biçimde algılamaya başladığı bir dönemdir.
Baudelaire, Valery, Mallermé gibi modern Batı şairleri ile şehirleri arasında
görülen mahkumluk, isyan ve kaos durumları, şehirli Cumhuriyet şairlerinin
şiir-şehir ilişkilerinde de görülür. Bu modern insan problemini ele alan
şairler sırasıyla Necip Fazıl ve İkinci Yeni şairleridir.
Küçük Adamın Hayatı
1940'lar "küçük adam'ın hayatı olarak kavramlaştıran
bir yaşama biçiminin ve anlayışının edebiyata girdiği yıllardır. Aşık, sarhoş,
işsız, neşeli, hüzünlü ve yoksullara karşı duyarlı olan; deniz kıyılarında,
sinema ve fabrika önlerinde, tramvay ve vapurlarda, meyhanelerde dolaşan kaçik
adam figürleri en çok Orhan Veli'nin şiirlerinde ortaya çıkar.
Aşk
Aşk, sadece Cumhuriyet dönemi şiirinde değil, bütünüyle
edebiyatta başat bir tematik değerdir. Ancak kültürlerin ve dönemlerin aşk
algılarının ortak ve farklı yanları bulunabileceği gibi, tek tek şairlerin aşk
algılarında da benzerlik ve farklılıklar bulunabilir. Bu farklılıklar şöyle
belirlenebilir:
- Beş Hececiler'de aşk melankoli, karşılıksızlık ve örtülü bir cinsellik bağlamında ortaya çıkar.
- Toplumcu gerçekçi şair ve şiirlerde aşkın ideolojik yoldaşlık boyutu ortaya çıkar.
- Necip Fazıl da korkulu, tutkulu bir aşk ortaya çıkar.
- İkinci Yeni şairlerinde aşk modern şehir içinde bir sevme eylemi, ruhsal ve tensel bir enerji kaynağı ve mitolojik bir evrenin özsuyu olarak ortaya çıkar.
Dini-metafizik Duyarlılık
Bireyden Evrene Modern insanın
varlık karşısındaki durumu, varoluş kaygısı, görünür alem ile metafizik alan
arasındaki ilişki Necip Fazıl Sezai Karakoç-Cahit Zarifoğlu gibi şairlerin
şiirlerinde en belirgin örnekleri görülen Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin ana
izleklerinden birisidir.
Mistisizm
Cumhuriyet dönemi şiirinde şu veya bu oranda mistik eğilim
gösteren, tasavvufi kaynaklara, Mevlana, Yunus Emre gibi tasavvufi kültürün
başlıca sembollerine atı yapan şairler de vardır. Fakat Cumhuriyet Dönemi
içinde şiirleri bütünüyle mistik karakter taşıyan nerdeyse tek bir şair vardır:
Asaf Halet Çelebi. O, mistisizmi İslam geleneği içindeki tasavvufla
birleştirir.
Böylece görülüyor ki, bu dönem şiiri başlangıçtan itibaren
insanı ilgilendiren temel meseleler etrafında kurulmuş ve gelişmiştir
denilebilir.