Yeni Lisan' hareketi 1911'de Selanik'te çıkmak ta olan Genç Kalemler dergisinde başlamıştır. Sadece dil ve edebiyat odaklıymış gibi görünmesine rağmen aslında çok yönlü ilmi, fikri ve siyasi boyutları olan bir harekettir. Öncüleri Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp’tir.
Ancak bu hareketin fikir babası olma sıfatı Ziya Gökalp'a aittir, Yeni Lisan' bir anlayış olarak Türk milli edebiyatının yeniden doğuşunu sağlayacak prensipleri içermektedir. Prensipler, Genç Kalemler dergisinin 11 Nisan 1911 tarihli sayısında yer alan "Yeni Lisan" makalesinde ortaya konmuştur. Makale aynı zamanda bu dil ve edebiyat anlayışının adı olarak da benimsenmiştir. Fakat sonraki yıllarda "Yeni Lisan' bir edebiyat hareketi olmanın ötesine geçerek daha geniş bir etki alanı oluşturmuş ve 'Yeni Hayat' adı verilen bir yaşama biçimi ortaya çıkarmıştır.Selanik ve Genç Kalemler
Dergisi
Ziya Gökalp'ın İttihat ve Terakki
toplantısı için Selanik'te bulunması, babası buraya sürülmüş olan Ali Canip'in
1902'den itibaren Selanik'te yaşıyor olması (Filizok, 2001, 18-21), Ömer Seyfettin'in
1910'da askerliği bırakarak Selanik'e yerleşmesi (Yöntem, 1947, 9) bu üç
öncünün aynı şehirde buluşarak hareketi başlatmaları İçin uygun zemini
hazırlamıştır. "Yeni Lisan"ın yayın organı Genç Kalemler, 1909’dan
itibaren Hüsn ve Şiir adıyla çıkmakta olan bir dergidir. Müdürlüğü Nesimi Sarım
tarafından yürütülen derginin asıl sahipleri Hüsnü ve Hamit isimli gençlerdir.
Dergideki başmakaleler ise Ali Canip imzasını taşır. (Yöntem, 1947, 9),
1909-1910 yıllan arasında 8 sayı olarak neşredilmiş olan Hüsn ve Şiir dergisi,
adından da anlaşılabileceği gibi gerçekten bir sanat ve edebiyat dergisidir.
Anlayış olarak da İstanbul'da sürmekte olan Fecr-i Ati paralelindedir.
Dolayısıyla etrafında bir milli bilinç oluşturacak dil anlayışına sahip değildir.
Sayfalarında daha çok şiir ve mensur şiirler yer alır. Bir süre sonra Ali
Canip'in teklifiyle derginin adı Genç Kalemler olarak değiştirilmiştir. Derginin
yeni bir adıyla yayımlanan ilk sayısında okuyuculara bu değişikliğin
gerekçeleri hakkında da açıklama yapılmıştır. (Argunşah, 2007, 194). Artık
dergi sadece sanat ve şiirle meşgul olmayacak sayfalarında ilmi yazılara da yer
verilecektir. Böylece Hüsn ve Şiir sadece ismini değiştirmemiş aynı zamanda
çizgisini de değiştirmiş görülür.
Hüsn ve Şiir'den Genç Kalemler'e
geçiş, Balkanlar'da hızlı bir şekilde gelişen Osmanlı aleyhtarı milliyetçilik
hareketlerinden etkilenen ve milliyetin esasının dil olduğuna inanan Ömer
Seyfettin'in Ali Canip'le yakınlaşmasına sebep olmuştur. Ömer Seyfettin Ali
Canip'in bu sıralarda yazdığı başmakalelerde kullandığı sade dili
beğenmektedir. Ali Canip'e 28 Ocak 1911 tarihli ...) edebiyatta, lisanda bir
ihtilal vücuda getirelim cümlesiyle bir dil ve edebiyat anlayışı meydana
getirme konusunda teklif taşıyan mektubunu yazar. Mektupta yer alan fikir, Ali
Canip aracılığıyla Gökalp'la paylaşılmış ve onun da desteği alınmıştır. Böylece
dilde ve edebiyatta değişiklik yapacak üç isim bir araya gelmiş olur. Yeni
Lisan makalesinin sonunda imza yerine *?" işareti vardır. Ali Canip bu
fikrin, Ömer Seyfettin'e ait olduğunu ve Yeni Lisan anlayışının tek bir kişiye
mal edilmesine engel olmak gerekçesiyle yapıldığını kaydetmektedir. Genç Kalemlerde
bundan sonra da yazarların kendi imzalarından başka rumuz ve müstear isim kullanmayı
devam ettirdikleri görülmektedir. Bu, derginin okuyucu, özellikle de tenkitçiler
karşısında daha kalabalık görünmek arzusuyla sür dürdükleri bir uygulamadır.
Yine sıkça kullanılanı Tahrir Heyeti imzası da derginin yazar kadrosunun ne
denli ortak bir tavır içerisinde olduğu nu göstermesi bakımından anlamlıdır.
Genç Kalemler dergisi Balkan
Savaşlarının başlaması ve yazarlarının Balkan Savaşına katılmak için dergiyi
tatil etmesi üzerine yayımını 15 Ekim 1912 tarihli dördüncü cildin 27. sayısı
ile durdurmuştur. "Yeni Lisan' dil, edebiyat ve hayat anlayışını anlatmak
üzere Selanik'te çıkan Genç Kalemler, ilk 13 sayısı boyunca başlığının altında
"Yeni lisanın tamimine hizmet eder" cümlesiyle yayımlanmıştır. Bu
cümle 14. sayıdan itibaren "Yeni lisan ve yeni hayat müdafidir"
şeklinde değiştirilir. Derginin yazı işleri müdürlüğünü en son sayıya kadar
Nesimi Sanım sürdürmüştür.
"Yeni Lisan"
Makalesi
Yeni Lisanın prensipleri
şöyledir:
- Arabi ve Farisi kaideleriyle yapılan bütün terkipler terk olunacak. Tekrar edelim: Fevkalade, hifzussihha, darbimesel, sevki tabli gibi klişe olmuş şeyler müstesna...
- Türkçe cem edatından başka katiyyen ecnebi cem edatları kullanılmayacak: ihtimalat mekâtip, memurin, hastegân yazacak yerde ihtimaller, mektepler, memurlar, hastalar yazacaksınız. Tabii kâinat, inşaat, ahlak, Müslüman gibi klişe haline gelmişler müstesna...
- Diğer Arabi ve Farisi edatları da atacaksınız Eya, ecil, ez, men, an, ender, bâ, beray, bi, nâ, ter, çi, çent, zihi, âla, fi, kâin, gâh, kâr, gin, asâ, veş, ver, nâk, yâr... gibi edatlar terk olunacak, ancak tekellüme geçmiş, tamamıyla Türkçeleşmiş olan ama, şayet, şey, keşke, lakin, nâşi, hemen, hem, henüz, bari, yani... gibileri kullanılacak. Unutmayalım ki, terk olunmasını arzu ettiğimiz bu edatlar kullanılsa bile terkip kaideleri gibi lisanın tekellüme giren sanatkâr gibi kelimeleri serbestçe söyler ve yazabiliriz" (Ömer Seyfettin, 2001, 108)
Yeni Lisan başta olmak üzere
Türkçenin bütün düzenleme çalışmaları içinde ortak olan birkaç ana başlık
belirlenebilir. Bunlardan biri Türkçede konuşma ve yazı dilinin ayrı olduğu,
bunların konuşma dili esas alınarak birleştirilmesinin gerekliliğidir.
İkinci mesele ilmi ıstılahlar
denilen bilimsel kavramlar konusunda nasıl bir yol takip edileceğidir. Üçüncü
konu isim ve sıfat tamlamalarıyla çoğul edatları ve son olarak başka dillerden
kelime alınması ve buna bağlı olarak eşanlamlı kelimelerin durumu Türkçenin
meseleleri olarak görülmüştür. "Yeni Lisan" makalesinde de yine
bunlarla ilgili öneriler yer almaktadır.
Bilimsel kavramların aynen
kullanımına devam edileceğinin belirtildiği makalede Arapçanın ve Farsçanın
gramer kurallarıyla yapılmış terkiplerle bu dillere ait çoğul edatlarının ve
yine bu dillere ait diğer edatların kullanılmaması, dilden atılması ve yerine
Türkçelerinin yerleştirilmesi istenir. Ömer Seyfettin; "Lisanımızda yalnız
Türkçe kaideleri hükmedecek, yalnız Türkçe, yalnız Türkçe kaideleri...
Türkçenin mekanizmasını bozan Arabi ve Farisi kaideleri bilmeyeceğiz.
Anlamayacağız" der. (Ömer Seyfettin, 2001, 109)
İmla meselesinin zamanla
halledileceğini belirten yazarın Arapça ve Farsça kelimelerin imlalarını dini
bir taassupla korunması tavsiyesi en azından Türkçenin imlası belirleninceye
kadar farklı imla anlayışlarının ortaya çıkarak yeni bir kargaşa oluşturmasını
engellemek açısından önemli bir tavırdır. Bu prensiplerin bir önemli tarafı da Ömer
Seyfettin'in Türkçeye yerleşmiş başka dillere ait kelimeleri bir istisna olarak
görmesi, onları Türkçe kabul ederek dilde bırakmasıdır. Bu Yeni Lisan’ın dilde
tasfiyeci bir yaklaşım içinde olmadığını gösterir.
"Yeni Lisan", dilde
uzun yıllar boyunca üzerinde çalışılmış ve düşünülmüş nihayet bir noktaya vardırılmış
olan deneyimlerin üzerinden prensiplerini ileri sürer ve radikal kararlarla
hareket etmez. İstanbul'da konuşulan Türkçenin yazı dili olarak benimsenmesini,
Türkçesi bulunan bir kelimenin başka dillerden gelmiş olan eş anlamlılarının atılmasını,
başka dillerden gelen gramer kuralı ve kelimelerin ayıklanmasını ister.
Türkçenin eski dönemlerine
gidilmesine ya da başka coğrafyalarda konuşulan Türkçenin esas alınmasına karşı
çıkar. Fakat "Yeni Lisan" ilk andan itibaren başta tasfiye konusu olmak
üzere hemen tenkit edilmeye ve prensipleri tartışılma ya başlamıştır.
Yeni Lisana yapılan itirazlar şu
noktalarda toplanabilir:
- Terkiplerin dilden atılması dilde bir yoksullaşma ya sebep olacaktır.
- Yeni Lisan’ın savunduğu dil, ancak bir bilim dili olabilir, bu dille sanat eserleri üretilemez.
- Dildeki sadeleşmeler ancak tabi bir şekilde gerçekleşebilir.
- Dile dışarıdan müdahale edilemez, oysa Yeni Lisancılar dile müdahale etmişlerdir.
- Yeni Lisancı gençlerin yaptığı sınırlı bir grubun dile müdahalesidir ve siyasal kaynaklıdır.
- Yeni Lisancılar tasfiyecidirler ve Türkçeyi tarihi dönemlerine döndürmek istemektedirler.
- Yeni Lisancılar Genç Kalemlerin yeni sayılarında bir yandan prensiplerini yeni makaleler aracılığıyla anlatmaya bir yandan da kendilerine yöneltilen tenkitleri cevaplamaya çalışırlar. Karşılıklı yazışmalar Yeni Lisan’ın etrafında çok geniş bir ilginin birikmesini sağlar. Böylece hareket daha geniş kitlelerce tanınır ve takip edilir bir hale gelir. Fakat bu durum aynı zamanda Yeni Lisan’ın prensiplerini ortaya koyan isimlerin fikirlerini gözden geçirerek olgunlaştırmalarına da olanak sağlar.
Yeni Lisan’ın Edebiyat
Görüşleri ve Milli Edebiyat
Özellikle Servet-i Fünün edebiyat
anlayışını benimsediklerini, hatta onun bir devamı olduklarını beyan eden
Fecr-i Aticiler sert bir tartışma başlatırlar. Fuad Köprülü ve Yakup Kadri Yeni
Lisan'a itiraz eden ilk isimlerdir. Daha sonra her ikisi de Yeni Lisan hareketinin
saflarına katılacaklar; hatta Yakup Kadri, Ziya Gökalp tarafından Yeni Lisan'ın
en iyi kalemi olarak gösterilecektir. Genç Kalemlerde milli edebiyat meselesiyle
ilgili tartışmalar adlandırmadan başlayarak sonraki yıllarda daha ferdı
boyutlara doğru genişler. "Ali Canip'in, Ömer Seyfettin'in yazılarında bir
milli edebiyattan bahsedilmekte, fakat bunun ne olduğu tam olarak
açıklanmamaktadır. Ali Canip Genç Kalemler'de Milli Edebiyatın ne olduğunu
değil, ne olmadığını söylemiş, bazı eserleri de örnek göstermiştir. Fakat, bu
yeni, kapsamlı ve iddialı edebiyatın prensiplerini ve programını açıklayamamıştır"
(Ercila sun, 1995, 275). Yine de edebiyatla ilgili tartışmalar daha çok Ali
Canip tarafından yürütülür. Yazar sonra ki yıllarda başka edebi mecmualarda da
konuyla ilgili fikirlerini anlatmaya devam edecektir.