top of page

Erdem Beyazıt

Varoluşun hikmetini arayan kişi: Erdem Bayazıt


“Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda
Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum
Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse elini uzatmıyor
Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan bir deniz gibi
Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu”

Tam adı Adil Erdem Bayazıt olan ünlü şair, Kahramanmaraş’ta, 18 Aralık 1939’da dünyaya geldi.


Erdem Bayazıt’ın çocukluk ve ilk gençlik yılları kışın Maraş’ın Yörükselim mahallesindeki büyük konakta, yazları ise Güzlek ve Çağsak’taki yaylalarda doğayla iç içe geçti. Daha ilkokul çağlarındayken dönemin popüler tarihi romanlarını okudu.


Lisede Yusuf Ziya Beyzadeoğlu ve Mustafa Atatanır gibi öğrencilerine edebiyat zevki aşılayan öğretmenlerden ders alan Bayazıt, ileride edebiyat dünyasında isim yapacak Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören ve Mehmet Akif İnan gibi okul arkadaşlarıyla oluşturdukları bir edebiyat ortamı içinde bulundu.


İlk şiirleri 1958’de “Hamle” dergisinde yayımlandı

Henüz lise yıllarında Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Rasim ve Alaeddin Özdenören’le “Hamle” dergisini birkaç sayı yayınlayan Erdem Bayazıt, yine Pakdil’in yayına hazırladığı “Hizmet” gazetesinde sanat ve edebiyat sayfası hazırladı.


Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan Bayazıt’ın ilk şiirleri 1958’de “Hamle” dergisi ve “Gençlik” gazetesinin sanat ekinde, sonraki şiir ve yazıları ise “Büyük Doğu”, “Edebiyat”, “Mavera” ve “Yedi İklim” dergilerinde yayımlandı.


Bayazıt, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydolarak buradan mezun oldu.


Sebeb Ey

Edebiyat çevrelerince “Yedi Güzel Adam”dan biri olarak anılan ve “Mavera” dergisinde de yazı işleri müdürlüğü görevini yürüten şairin “Sebeb Ey” isimli ilk şiir kitabı, 1972’de edebiyatseverlerle buluştu.


“Zamanın idrak incisi ses döner döner döner de

Yönelir sebebe

Sebeb ey.”


“İpekyolu’ndan Afganistan’a”

Bir süre Cumhuriyet gazetesinde muhabirlik de yapan şair, Nuri Pakdil ve Necip Fazıl Kısakürek başta olmak üzere Sezai Karakoç ile Fethi Gemuhluoğlu’ndan etkilendi.


Bazı şiirleri İngilizceye de çevrilen Erdem Bayazıt, 1981’de arkadaşlarıyla Ajans 1400’ü kurarak Şenol Demiröz, Yücel Çakmaklı, Ahmet Bayazıt, Çetin Tunca, Halil İbrahim Sarıoğlu ve Necdet Taşçıoğlu’ndan oluşan ekiple, Pakistan, İran, Hindistan ve Afganistan’a yolculuk yaptı, belgesel filmler hazırladı.


Bayazıt, ayrıca 1987 yılında Kahramanmaraş milletvekili olarak girdiği TBMM’nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı.


Sanatkar varoluşun hikmetini arayan kişidir

Şiirlerinde mesajı ön planda tutan, şiir anlayışını öncelikle “Büyük Doğu” ve Sezai Karakoç’la biçimlendiren şairin kaleme aldığı son şiirleri ise “Risaleler” adı altında 1987’de Akabe Yayınları tarafından kitaplaştırıldı.


Bayazıt bir söyleşisinde, şiirini ne amaçla yazdığına dair şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şiirim hakkındaki olumlu olumsuz bütün eleştirileri ve değerlendirmeleri saygı ile karşılıyorum. Şüphesiz en sağlam hüküm zamana aittir. Bir kere daha vurgulamak gerekirse bence sanatkar varoluşun hikmetini arayan kişidir. Şiirimi var eden tek gerçeklik budur.”


Akciğer kanseri sebebiyle 69 yaşında hayatını kaybetti

Usta şair, yaptığı iki aylık gezide izlenimlerini topladığı “İpek yolundan Afganistan’a” adlı eseriyle 1983’te Türkiye Yazarlar Birliği Basın Ödülü’nü kazandı. 1988 yılında “Risaleler” adlı şiir kitabıyla da Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödüle değer görülen Bayazıt, yine TYB tarafından gerçekleştirilen “Türkçe’nin 5. Uluslararası Şiir Şöleni” kapsamında Yahya Kemal adına düzenlenen büyük ödülün sahibi oldu.


Daha sonra İstanbul’a yerleşen, evli ve dört çocuk babası olan Erdem Bayazıt, akciğer kanseri sebebiyle 69 yaşındayken 5 Temmuz 2008’de İstanbul’da vefat etti.


“Erdem Bayazıt’ın tarzında şiir bir çeşit duaya dönüşür”

Erdem Bayazıt’ın şiirindeki anlam ilk olarak doğa etrafında öbekleşiyor. İçinde bir nahiflik de taşıyan bu şiirler başlangıçta yüksek perdeli bir ses tonuyla konuşuyor. Güneş, dağ, deniz gibi iri cüsseli imgelere yaslanıyor. Kitleler önünde seslendirilmeye yatkın. Bazı imgeler ise savaş metaforu etrafında bir araya getirilmeye uygun. Ancak bu şiirlerdeki savaş ve başkaldırı poetik bir karakter taşıyor.


Daha sonraki şiirlerinde bütün kabarmalar, fırtınalar, boğuşmalar Allah’ı anışta, kalbin ritminin evrendeki büyük ritimle buluşmasında anlamını bulur ve yatışır. Dışa doğru atılma ve yükselme arzuları içe doğru bir derinleşmeye evrilir. Şiir bir çeşit duaya dönüşüyor.

Erdem Bayazıt’ın Bulmak şiirinden bir alıntı:

“Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden

İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm

Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”

bottom of page